03 Ekim 2015

 Batının ikiyüzlü siyaseti ve mülteciler

Suriye'de korkunç bir savaş bütün dehşetiyle devam ediyor. Ölmemek için insanlar Batı'ya doğru göçe başladılar. Ölüm koridorlarından kaçıp kurtulabilen sığınmacılar Macaristan sınırının kapatılmasıyla birlikte Hırvatistan ve Romanya'ya yöneldi. Oradan Almanya kapılarını zorlayacaklar. Almanlar istemeseler de artık kapıdalar...

Bir kısmı Kapıdan girdi bile. Eskiden "Türkler kapıda" diye meşhur bir laf vardı Avrupalıları titreten. Şimdi Suriyeliler kapılarında ve Avrupa "ileri" demokrasisi, Avrupa aydınlanması kısaca Avrupa vicdanı büyük bir sınav verecek.

Avrupa vicdanı diyoruz da, Avrupa vicdanını Kant'ın Hıristiyan ahlakın yerine tesis ettiği deontolojik etiğin başarısızlığından bu yana çoktan bir tarafa bırakmış değil midir?

Milyonlarca Yahudiyi gaz odalarında öldürüp bacalardan bütün Avrupa'ya yayılan küllere dönüştüren de aynı Avrupa ve onun dini değil "felsefi" etiği değil midir?


Botlarla Egeyi geçecek kadar şanslı olup Yunanistan'ı geçemeyen mülteciler açlık grevlerine başlarken Avrupa bu sınavdan çoktan kaldı. Pek çok mülteci açlıktan, hastalıktan çoktan kırıldı, hayatını yitirdi.

Gözümüzde çok fazla büyütmeyelim. Avrupa budur. Sözde ileri demokrasi anlayışına rağmen son derece homojen, son derece islamofobik bir toplumsal ve siyasi yapıya sahiptir. Yabancı düşmanlığı had safhadadır. Avrupalı kendinden olmayanı sevmez, çingeneyi, Yahudiyi, Arabı, Türkü, Kürdü ya da genel olarak Müslüman'ı sevmez.

Onları ünlü sosyolog Zygmund Bauman'ın deyişiyle düzenli bir bahçede yolunması gereken ayrık otları olarak görür. Avrupa bahçıvanların yurdudur, ayrık otlarının değil. Ayrık otları gözü rahatsız eder, bahçenin düzeni için zararlıdır ve koparılmaları, sökülüp atılmaları gerekir.

Yesinler sizin üçüncü dünya ülkeleri solcularına mütemadiyen ihraç ettiğiniz kültürler arası hoşgörü, çok kültürlülük, özneler arasılık vs gibi post-modern söylemlerini ve teorilerinizi. İşte mülteciler gelip kapınıza dayandı, hadi bu teorilerinizi uygulamada da görelim, hadi hoşgörü gösterin, yardım elinizi uzatın, kapılarınızı onlara açın...

Yoksa her fırsatta ifşa olan ikiyüzlü siyasetiniz bu sefer de zavallı mültecilerin trajedileriyle mi ifşa olacak? Bütün göçler refah düzeyi düşük toplardan refah düzeyi yüksek toplumlara doğrudur. Bu sosyolojik bir gerçektir. Şimdi Batı maddi refahının bedelini ödeme aşamasına geliyor, gelecek. Ama gerçekten ödeyecek mi?

Suriyeli mülteciye tekme atan vicdansız medya mensubunu bütün dünya izledi. Macar sınırında yaşanan dram hemen gözümüzün önünde gerçekleşti. Bebeklere kadar mültecilere biber gazı sıkan polis, bir yandan da sığınmacıları acımasızca coplamaktan çekinmedi.

İnsan haklarının vatanı olan Batı suskun, Gezi parkı olaylarında polisin gazına karşı medyada fırtına koparanlar Macar sınırında dikenli tellerin önünde yaşam mücadelesi veren gazlanan mülteciler karşısında alabildiğine suskun. Yüzlerce Aylan sınırda ölüyor, ölmeyi bekliyor... Aylanlar tarihe yazıldı. Tarihten güçlü yargıç yoktur. Tarih mahkemesi bir gün batıyı mülteciler adına yargılayacak.

 Çuvaldızı başkalarına batırdığımız kadar kesinlikle kendimize de batırmalıyız. Kendimizi de eleştirmeliyiz. Açıkçası Türk milleti olarak konukseverliğimizle başkalarına her zaman övünürken bireyler olarak bu Tanrısal sınavdan biz de iyi geçemedik.

Devletin mültecilere yüklü miktarda yardımlarına rağmen, pek çok siyasetçi de oy kazanmak uğruna mültecilere karşı nefreti toplumda körüklemeyi tercih etti. Hatta insafsızca mültecileri vatanlarına geri gönderme sözü vererek bu insanlık dışı nefretten oy devşirmeyi umdu.

Bu zalimliği gösterenler özellikle memleketimizin sözde "ilerici" geçinen kesimlerini temsil eden parti lideri ve ileri gelenleri oldu.


Bireyler olarak bu çirkin siyaseti şiddetle reddetmeli ve her şeyi devletten beklememeliyiz. Bize Osmanlı mirası olan bu insanlara hep birlikte sahip çıkmalıyız.